Kategori arşivi: CEHENNEM

2-KUR’AN-I KERİM’DE GEÇEN CEHENNEM GERÇEĞi

KUR’AN-I KERİM’DE GEÇEN CEHENNEM GERÇEĞİ

Herkesin ahiret günü hayat filmini görmesi:

99/ZİLZAL-7: Fe men ya’mel miskâle zerretin hayren yereh(yerehu).
Artık kim, zerre ağırlığınca hayır işlerse, onu görür.

99/ZİLZAL-8: Ve men ya’mel miskâle zerretin şerren yereh(yerehu).
Artık kim, zerre ağırlığınca bir şerr (kötülük) işlerse, onu görür.

Not: Görmek mizanın (hayat filminin) görülmesidir. “Onun cezasını çeker, mükafatını alır” ifadesi mevcut değildir. Görmek ifadesi geçmektedir ki, buda hayat filminin (mizanın ) görülmesidir. Sevaplar ve günahlar mizanda yazılıdır. Mizanın görülmesinde, kişinin uzuvları, hayatı boyunca yaptıklarına şahitlik etmiş olurlar.

Kişinin mizanla cennetlik mi, cehennemlik mi belirlenmesi:

23/MU’MİNÛN-102: Fe men sekulet mevâzînuhu fe ulâike humul muflihûn(muflihûne).
O zaman kimin mizanı (sevap tartıları) ağır gelirse işte onlar, felâha erenlerdir.

23/MU’MİNÛN-103: Ve men haffet mevâzînuhu fe ulâikellezîne hasirû enfusehum fî cehenneme hâlidûn(hâlidûne).
Ve kimin mizanı (sevap tartıları), hafif gelirse işte onlar, nefslerini hüsrana düşürenlerdir. Onlar, cehennemde ebediyyen kalacak olanlardır.

Cehenneme iki türlü insan girer. kıyâmet günü cehenneme uğramayacak olan hiç kimse yoktur. Herkesin cehenneme ugraması (cennetliklerin ve cehennemliklerin), (Allah’ın vadi):

19/MERYEM-71: Ve in minkum illâ vâriduhâ, kâne alâ rabbike hatmen makdıyyâ(makdıyyen).
Ve sizden biriniz (bile hariç olmamak üzere hepiniz), illâ (muhakkak) ona (cehenneme) varacaksınız. (Bu), senin Rabbinin üzerine (aldığı) kesinleşmiş bir hükümdür.

Cehennemliklerin, cehennemin etrafında (avlusunda) diz üstü çökmüş olarak beklemesi:

19/MERYEM-68: Fe ve rabbike le nahşurennehum veş şeyâtîne summe le nuhdırannehum havle cehenneme cisiyyâ(cisiyyen).
Rabbine andolsun ki, sonra da onları ve şeytanları, mutlaka haşredeceğiz (toplayacağız). Sonra onları, cehennemin etrafında diz üstü çökmüş olarak hazır kılacağız.

Cennetliklerin (takva sahiplerinin) sonra (kıyamet günü, aynı gün) cehennemden ayrılıp cennete gitmesi, cehennemliklerin ise orada kalması:

19/MERYEM-72: Summe nuneccîllezînettekav ve nezeruz zâlimîne fîhâ cisiyyâ(cisiyyen).
Sonra takva sahiplerini kurtaracağız. Ve zalimleri, diz üstü çökmüş olarak bırakacağız.

Not: Allahû Tealâ, cennetlik olanları, cehennemin bir işkence yeri oldugunu görmeleri ve Allah’a sonsuz hamd ve şükretmeleri için kıyamet günü mutlaka önce cehenneme gönderir. Bu işlem cehennemde yaşayıp, azap çekmek için değil, orayı görmek içindir. Onun için “Aranızdan kıyâmet günü cehenneme uğramayacak olan kimse yoktur.” diyor. (Uğramak; bir yere uğrayıp oradan ayrılmak mânâsına gelir). Sonra aynı gün (kıyâmet günü) görme işlemi bittikten sonra cennetlikler, Allah’a sonsuz hamd ve şükürler ederek cehennemden ayrılıp, cennet katlarına ulaşırlar. Allahû Tealâ’nın cehennemden çıkarttığı, cennete ulaştırdığı kişiler; aynı gün cehennemi görmek için oraya uğrayan cennetlik olan kişilerdir (takva sahipleridir). Cehennemlikler ise; bu işlem sırasında diz üstü çökmüş olarak cehennemin avlusunda beklerler. Cennetlik olanların görme işlemi bitip, cehennemden uçarak cennet katlarına ulaşmalarından sonra, cehennemlikler, kendi gidecekleri cehennem katlarına ulaştırılırlar (Meryem 71,68,72).

Cennete uçarak, kapılardan girilmesi:

39/ZUMER-73: Vesîkallezînettekav rabbehum ilel cenneti zumerâ(zumeran), hattâ izâ câuhâ ve futihat ebvâbuhâ ve kâle lehum hazenetuhâ selâmun aleykum tıbtum fedhulûhâ hâlidîn(hâlidîne).
Rab’lerine karşı takva sahibi olanlar (cehennemi gördükten sonra) zümre zümre cennete sevkedilirler. Oraya (cennete) geldikleri zaman onun (cennetin) kapıları açılır. Ve onun (cennetin) bekçileri, onlara: “Selâmun aleykum, siz temize çıktınız (aklandınız)

Hadis-i şerif:
“Bir gün Resulullah, “Cennette öyle köşkler vardır ki, ne kendisini yukarıya bağlayacak çengelleri ve ne de altında direkleri vardır” buyurdu. Bunu dinleyen Ashab, “Ey Allah’ın Resulü, o köşklerin ehli oraya nasıl girecek?” diye sordu. Resulullah (s.a.v.), “Onlar kuşlar misali uçarak girecekler” buyurdu.” (Dünya Ötesi Yolculuk, s. 294 )

Cehenneme kapılardan girilmesi:

15/HİCR-44: Lehâ seb’atu ebvâb(ebvâbin), likulli bâbin minhum cuz’un maksûm(maksûmun).
Onun (cehennemin) 7 kapısı vardır. Her kapı için onlardan taksim edilmiş (bölünmüş) bir grup vardır.

Not: 7 kat cehennemin 7 kapısı

16/NAHL-29: Fedhulû ebvâbe cehenneme hâlidîne fîhâ fe lebi’se mesvel mutekebbirîn(mutekebbirîne).
Haydi, orada ebediyyen kalmak üzere cehennemin kapılarından girin. Kibirlenenlerin (büyüklük taslayanların) kaldığı yer ne kötüdür.

39/ZUMER-71: Vesîkallezîne keferû ilâ cehenneme zumerâ(zumeran), hattâ izâ câuhâ futihat ebvâbuhâ, ve kâle lehum hazenetuhâ e lem ye’tikum rusulun minkum yetlûne aleykum âyâti rabbikum ve yunzirûnekum likâe yevmikum hâzâ, kâlû belâ ve lâkin hakkat kelimetul azâbi alel kâfirîn(kâfirîne).
Kâfirler, zümre zümre cehenneme sürülürler. Oraya geldikleri zaman, onun(cehennemin) kapıları açılır. Ve onun (cehennemin) bekçileri onlara derler ki: “Size, sizden (sizin aranızdan) olan resûller gelmedi mi ki, size Rabbinizin âyetlerini okusun, bugüne (buraya) geleceğinizi (söyleyerek) uyarsın? (Cehenneme gidenler) dediler ki: “Evet (geldiler).” Fakat azap sözü kâfirlerin üzerine hak oldu.

39/ZUMER-72: Kîledhulû ebvâbe cehenneme hâlidîne fîhâ, fe bi’se mesvel mutekebbirîn(mutekebbirîne).
(Onlara): “Orada ebediyyen kalmak üzere cehennemin kapılarından girin!” denildi. Artık kibirlenenlerin mesvası (kalacağı yer) ne kötü.

Cehennemde azap çekecek olanların, yüz üstü (burnu yere sürtünerek) cehenneme girmesi:

54/KAMER-48: Yevme yushabûne fîn nâri alâ vucûhihim, zûkû messe sekar(sekare).
O gün yüz üstü (sürünerek) ateşe sürüklenirler. “Sekarın (alevli ateşin) dokunuşunu tadın!” (denir).

26/ŞUARÂ-94: Fe kubkıbû fîhâ hum vel gâvun(gâvune).
Onlar (putperestler) ve azgınlar, oraya (cehenneme) yüzüstü (burunları yere sürtünerek) atılırlar.

67/MULK-22: E fe men yemşî mukibben alâ vechihî ehdâ em men yemşî seviyyen alâ sırâtın mustekîm(mustekîmin).
Öyleyse yüzüstü sürünerek yürüyen kimse mi daha çok hidayete ermiştir, yoksa Sıratı Mustakîm üzerinde düzgün (dimdik, seviyeli) yürüyen mi?

27/NEML-90: Ve men câe bis seyyieti fe kubbet vucûhuhum fîn nâr(nâri), hel tuczevne illâ mâ kuntum ta’melûn(ta’melûne).
Ve kim seyyiat ile (kaybettiği dereceler, kazandığı derecelerden fazla olarak) geldiyse, işte o zaman onlar, yüzüstü ateşe atıldı (atılır). Yapmış olduklarınızdan başka bir şeyle mi cezalandırılıyorsunuz?

“Sonra Allah’ın kendisine her çeşit maldan bolca verdiği bir kimse getirilir. Allah ona nimetlerini hatırlatır. O da hatırlar. Sonra Allah ona: “Ne amel işledin?” der. Adam: “Verilmesini istediğin yerlere senin rızan için bolca verdim.” der. Allah: “Yalan söyledin. Benim için vermedin. Ne cömert bir kimsedir desinler diye verdin. Nitekim hakkında böyle de denilmiştir.” buyurur. Nihayet, başka bir hayırlı ameli de olmadığından, emir verilir de yüz üstü sürünerek Cehenneme atılır.” (Hadis-i şerif:Müslim, İmâre, 152)

Not: Ayetlerde belirtildiği üzere cehenneme yüz üstü (burnu yere sürtünerek) kapılardan girilmektedir. Sırat köprüsü yoktur. Sırat-ı Müstakim vardır ve Sırat-ı Müstakim insan ruhlarını Allah’a ulaştıran yolun adıdır. (Hicr 41, Nisa 175, Necm 42).

4/NİSA-175: Fe emmellezîne âmenû billâhi va’tesamû bihî fe se yudhıluhum fî rahmetin minhu ve fadlın ve yehdîhim ileyhi sırâtan mustekîmâ (mustekîmen).
Allah’a âmenû olanları ve O’na sarılanları (sarılmayı dileyenleri), Allah kendinden bir rahmetin ve fazlın içine koyacak ve onları, Kendisine ulaştıran Sıratı Mustakîm’e (Allah’a ulaştıran yola) hidayet edecektir, ulaştıracaktır.

Allah’ın cehennemi yok etmeyi dilemesine kadar, cehennemliklerin ebediyyen cehennemde kalması:

6/EN’AM-128: Ve yevme yahşuruhum cemîa(cemîan), yâ ma’şerel cinni kadisteksertum minel ins(insi) ve kâle evliyauhum minel insi rabbenestemtea ba’dunâ biba’dın ve belagnâ ecelenellezî eccelte lenâ, kâlen nâru mesvâkum hâlidîne fîhâ illâ mâ şâallâhu, inne rabbeke hakîmun alîm(alîmun).
Ve onların hepsini biraraya topladığı gün (Allahû Tealâ şöyle buyuracaktır): “Ey cin topluluğu! İnsanlarla sayınızı artırdınız (tagutların arasına insanları da kattınız).” Onlara dost olan insanlardan bir kısmı şöyle dedi: “Rabbimiz, biz birbirimizden faydalandık ve Senin bize takdir ettiğin zamanın bitiş noktasına (sonuna) eriştik.” (Allahû Tealâ): “Allah’ın dilediği şey (cehennemin yok olma zamanı gelmesi hali) hariç; sizin barınacağınız yer ateştir, orada ebedî kalacak olanlarsınız.” buyurdu. Muhakkak ki; senin Rabbin, hüküm sahibi ve en iyi bilendir.

“İllâ mâ şâallâhu”
illâ: Sadece, hariç.
mâ: Şey.
şâallâhu: Allah’ın dilediği.

Not:Allahû Tealâ;

“İllâ mâ şâallâhu” : “Allah’ın dilediği şey hariç.” diyor.

“İllâ men şâallâhu” : “Allah’ın dilediği kişi hariç”demiyor.

11/HUD-107: Hâlidîne fîhâ mâ dâmetis semâvâtu vel’ardu illâ mâ şâe rabbuk(rabbuke), inne rabbeke fe’âlun limâ yurîd(yurîdu).
Onlar, semalar ve yeryüzü (cehennemin semaları ve arzı) durdukça orada ebedî kalanlardır (kalacaklardır). Rabbinin dilediği şey (cehennemi yok etmeyi dilemesi) hariç. Muhakkak ki senin Rabbin, dilediği şeyi yapandır.

Not:Allahû Tealâ;

“İllâ mâ şâe rabbuke” : “Rabbinin dilediği şey hariç.” diyor.

“İllâ men şâe rabbuke” : “Rabbinin dilediği kişi hariç”demiyor.

Allah’ın cenneti yok etmeyi dilemesine kadar, cennetliklerin ebediyyen cennette kalması:

11/HUD-108: Ve emmellezîne suidû fe fîl cenneti hâlidîne fîhâ mâ dâmetis semâvâtu vel ardu illâ mâ şâe rabbuk(rabbuke), atâen gayre meczûz(meczûzin).
Fakat mutlu olanlar, artık cennettedir. (Cennetlerin) semaları ve arzı durdukça, Rabbinin dilediği şey (cenneti yok etmeyi dilemesi) hariç, onlar orada ebedî kalanlardır (kalacaklardır).
Not:Allahû Tealâ;

“İllâ mâ şâe rabbuke” : Rabbinin dilediği şey (cenneti yok etmeyi dilemesi) hariç.” diyor.

Allah’ın Zatı hariç, herşeyin yok olması:

55/RAHMAN-26: Kullu men aleyhâ fân(fânin).
Bütün insanlar (herkes) fani olacaktır.

55/RAHMAN-27: Ve yebkâ vechu rabbike zûl celâli vel ikrâm(ikrâmi).
Sadece Zülcelali Ve’l İkram olan Rabbinin Zat’ı bâki kalacaktır.

28/KASAS-88: Ve lâ ted’u meallâhi ilâhen âhar(âhara), lâ ilâhe illâ hû(hûve), kullu şey’in hâlikun illâ vecheh(vechehu), lehul hukmu ve ileyhi turceûn(turceûne).
Ve Allah ile beraber başka bir ilâha dua etme. O’ndan başka ilâh yoktur. O’nun Zat’ı hariç, herşey helâk olucudur. Hüküm O’nundur. Ve O’na döndürüleceksiniz.

Not: Sonsuz bir zaman aralığından sonra, herşeyin (kainatın) tekrar enerjiye çevrilip, yok olması söz konusudur. Allah ise bakidir (ezeli ve ebedidir).

Cehennemde sayılı gün (günahları kadar ) yanıpta çıkış yoktur:

3/ÂLİ İMRÂN-24: Zâlike bi ennehum kâlû len temessenen nâru illâ eyyâmen ma’dûdât(ma’dûdâtin), ve garrahum fî dînihim mâ kânû yefterûn(yefterûne).
Bu (döneklik), hiç şüphesiz onların: “Bize asla ateş dokunmaz ancak sayılı (birkaç gün) günler hariç.” demelerinden ve uydurdukları şeylerin dînlerinde kendilerini aldatmış olmasındandır.

2/BAKARA-80: Ve kâlû len temessenen nâru illâ eyyâmen ma’dûdeh(ma’dûdete), kul ettehaztum indallâhi ahden fe len yuhlifallâhu ahdehu(ahdehû) em tekûlûne alâllâhi mâ lâ ta’lemûn(ta’lemûne).
Ve (o emaniyyeye tâbî olanlar): “Ateş bize ancak sayılı birkaç gün dokunacak (günahlarımız kadar yanıp cennete gireceğiz).” dediler. De ki: “Allah katından bir ahd mi edindiniz?” (Eğer böyle bir ahd, almışsanız) Allah, ahdinden asla dönmez (Allah’ın ahdinde hilâf olmaz). Yoksa Allah’a karşı bilmediğiniz bir şey mi söylüyorsunuz?

2/BAKARA-81: Belâ men kesebe seyyieten ve ehâtat bihî hatîetuhu fe ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne).
Hayır, (sandığınız gibi değil) kim günah kazanmış da hataları kendisini kuşatmışsa; işte onlar, ateş halkıdır ve içinde de devamlı kalacaklardır.

Cehennem ebedidir, süreklilik arzeden bir azap yeridir, (Bu konuda 59’dan fazla ayet mevcuttur):

2/BAKARA-167:Ve kâlellezînettebeû lev enne lenâ kerreten fe neteberree minhum kemâ teberreû minnâ kezâlike yurîhimullâhu a’mâlehum haserâtin aleyhim ve mâ hum bi hâricîne minen nâr(nârı).
Ve o (Allah’tan başkasına) tâbî olanlar dedi ki: “Keşke bizim için (dünyaya) bir kere daha dönüş olsaydı. O zaman bizden uzaklaştıkları gibi, biz de onlardan uzaklaşırdık.” Böylece Allah, onlara amellerinin hasara uğradığını (hüsrana düştüklerini) gösterecek. Ve onlar ateşten çıkacak da değiller.

41/FUSSİLET-28: Zâlike cezâu a’dâillâhin nâr(nâru), lehum fîhâ dârul huld(huldi), cezâen bimâ kânû bi âyâtinâ yechadûn(yechadûne).
İşte bu Allah’ın düşmanlarının cezası ateştir. Âyetlerimizi bilerek inkâr etmiş olmaları sebebiyle ceza olarak, onlar için orada ebedîlik yurdu vardır.

32/SECDE-14: Fe zûkuû bi mâ nesîtum likâe yevmikum hâzâ, innâ nesînâkum ve zûkû azâbel huldi bi mâ kuntum ta’melûn(ta’melûne).
Öyleyse bu “likâe” (Allah’a ulaşma) gününüzü, unutmanızdan dolayı (azabı) tadın. Muhakkak ki Biz de sizi unuttuk. Ve yaptıklarınız sebebiyle ebedî azabı tadın.

98/BEYYİNE-6: İnnellezîne keferû min ehlil kitâbi velmuşrikîne fî nâri cehenneme hâlidîne fîhâ, ulâike hum şerrul beriyeh(beriyyeti).
Şüphesiz, kitap ehlinden ve müşriklerden inkâr edenler, içinde sürekli kalıcılar olmak üzere cehennem ateşindedirler. İşte onlar, yaratılmışların en kötüleridir.

2/BAKARA- 257: Allâhu velîyyullezîne âmenû, yuhricuhum minez zulumâti ilen nûr(nûri), vellezîne keferû evliyâuhumut tagûtu yuhricûnehum minen nûri ilaz zulumât(zulumâti), ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne).
Allah, îmân eden o kimselerin dostu (ve yardımcısı)dır. Onları (onların nefslerinin kalplerini) zulümattan nura çıkarır. O kâfir kimseler ki; onlar tagutun (şeytanın) dostlarıdır. Onlar (onların nefslerinin kalpleri) nurdan zulümata çıkarılırlar. İşte onlar, ateş halkıdır. Onlar, orada ebedî kalıcıdırlar.

Cehennem, dalalette kalanlar (Hidayette olmayanlar, Allah’a ulaşmayı dilemeyenler) için yaratılmıştır:

7/A’RAF-179: Ve lekad zere’nâ li cehenneme kesîren minel cinni vel insi lehum kulûbun lâ yefkahûne bihâ ve lehum a’yunun lâ yubsırûne bihâ ve lehum âzânun lâ yesmeûne bihâ, ulâike kel en’âmi bel hum edallu, ulâike humul gâfilûn(gâfilûne).
Ve andolsun ki; cehennemi, insanların ve cinlerin çoğuna hazırladık (yarattık). Onların kalpleri vardır, onunla fıkıh (idrak) etmezler. Onların gözleri vardır, onunla görmezler. Onların kulakları vardır, onunla işitmezler. Onlar hayvanlar gibidir. Hatta daha çok dalâlettedirler. İşte onlar, onlar gâfillerdir.

CEHENNEM KATLARINA GÖRE İNSAN GRUPLARI

1.kat cehenneme girenler: Allah’a ulaşmayı dilemeyenler, aldırmayanlar, kayıtsız kalanlar:

10/YÛNUS-7: İnnellezîne lâ yercûne likâenâ ve radû bil hayâtid dunyâ vatme’ennû bihâ vellezîne hum an âyâtinâ gâfilûn(gâfilûne).
Muhakkak ki onlar, Bize ulaşmayı (hayatta iken ruhlarını Allah’a ulaştırmayı) dilemezler. Dünya hayatından razı olmuşlardır ve onunla doyuma ulaşmışlardır ve onlar âyetlerimizden gâfil olanlardır.

10/YÛNUS-8: Ulâike me’vâhumun nâru bimâ kânû yeksibûn(yeksibûne).
İşte onların kazandıkları (dereceler) gereğince varacakları yer ateştir (cehennemdir).
45/CÂSİYE-23: E fe reeyte menittehaze ilâhehu hevâhu ve edallehullâhu alâ ilmin ve hateme alâ sem’ihî ve kalbihî ve ceale alâ basarihî gışâveh(gışâveten), fe men yehdîhi min ba’dillâh(ba’dillâhi), e fe lâ tezekkerûn(tezekkerûne).
Hevasını kendisine ilâh edinen kişiyi gördün mü? Ve Allah, onu ilim (onun faydasız ilmi) üzere dalâlette bıraktı. Ve onun işitme hassasını ve kalbini mühürledi. Ve onun basar (görme) hassasının üzerine gışavet (perde) kıldı (çekti). Bu durumda Allah’tan sonra onu kim hidayete erdirir? Hâlâ tezekkür etmez misiniz?

2.kat cehenneme girenler: Allah’a ulaşma dileğini yalanlayıp, inanmayanlar (fakat başkalarını da engellemeyenler ):

10/YÛNUS-45: Ve yevme yahşuruhum keen lem yelbesû illâ sâaten minen nehâri yete ârefûne beynehum, kad hasirellezîne kezzebû bi likâillâhi ve mâ kânû muhtedîn(muhtedîne).
Ve o gün (Allahû Tealâ), gündüzden bir saatten başka kalmamışlar (bir saat kalmışlar) gibi onları toplayacak (haşredecek). Birbirlerini tanıyacaklar (aralarında tanışacaklar). Allah’a mülâki olmayı (Allah’a ölmeden önce ulaşmayı) yalanlayanlar, hüsrana düştüler (nefslerini hüsrana düşürdüler). Ve hidayete eren kimse(ler) olmadılar (ruhlarını ölmeden evvel Allah’a ulaştıramadılar).

13/RA’D-27: Ve yekûlullezîne keferû lev lâ unzile aleyhi âyetun min rabbih(rabbihi), kul innallâhe yudillu men yeşâu ve yehdî ileyhi men enâb(enâbe).
Ve kâfirler: “Ona, Rabbinden bir âyet (mucize) indirilse olmaz mı?” derler. De ki: “Muhakkak ki Allah, dilediği kimseyi dalâlette bırakır ve O’na yönelen kimseyi Kendine ulaştırır (hidayete erdirir).”

7/A’RÂF-178: Men yehdillâhu fehuvel muhtedî ve men yudlil fe ulâike humul hâsirûn(hâsirûne).
Allah kimi hidayete erdirirse (kendisine ulaştırırsa), artık o hidayete ermiştir. Ve kim dalâlette bırakılırsa, işte onlar, onlar artık hüsrana uğrayanlardır (nefslerini hüsrana düşürenlerdir).

3.kat cehenneme girenler: Allah’a ulaşma dileğini yalanlayıp, inanmayanlar ve başkalarını engelleyenler, fesat çıkaranlar:

13/RA’D-25: Vellezîne yankudûne ahdallâhi min ba’di mîsâkıhi ve yaktaûne mâ emerallâhu bihi en yûsale ve yufsidûne fîl ardı ulâike lehumul la’netu ve lehum sûud dâr(dâri).
Onlar, misaklerinden sonra (Allah’a ruhlarını teslim edeceklerine dair ezelde Allah’a misak verdikten sonra) Allah’ın ahdini bozarlar (ruhlarını Allah’a ulaştırmazlar). Ve Allah’ın, O’na (Allah’a) ulaştırılmasını emrettiği şeyi keserler. Ve yeryüzünde fesat çıkarırlar (başka insanların da Sıratı Mustakîm’e ulaşmalarına mani oldukları için fesat çıkarırlar). Lânet onlar içindir. Ve yurdun kötüsü (cehennem) onlar içindir.

4/NİSÂ-167: İnnellezîne keferû ve saddû an sebîlillâhi kad dallû dalâlen baîdâ(baîden).
Muhakkak ki onlar kâfirdirler ve Allah’ın yolundan alıkoyarlar (men ederler) (kendileri de Allah’ın yolunda değillerdir). Andolsun ki onlar, uzak bir dalâlet içindedirler.

4/NİSÂ-168: İnnellezîne keferû ve zalemû lem yekunillâhu li yagfire lehum ve lâ li yehdiyehum tarîkâ(tarîkan).
Muhakkak ki onlar, kâfirdirler ve zalimdirler (başkalarını da mürşide ulaşmaktan men edip saptırdıkları için). Allah, onlara asla mağfiret etmez (günahlarını sevaba çevirmez) ve yola (Allah’a ulaştıran yola, Sıratı Mustakîm’e) ulaştırmaz.

4/NİSÂ-169: İllâ tarîka cehenneme hâlidîne fîhâ ebedâ(ebeden), ve kâne zâlike alâllâhi yesîrâ(yesîren).
Sadece cehennem yoluna ulaştırır. Onlar orada ebediyyen kalacaklardır. Ve bu, Allah için kolaydır.

4.kat cehenneme girenler: Sözleri dinlenen kişiler, itaat ettirenler (Kübera ve saadatlara inandıkları için hidayeti engelleyenler):

33/AHZÂB-67: Ve kâlû rabbenâ innâ ata’nâ sâdetenâ ve kuberâenâ fe edallûnes sebîl(sebîlâ).
Ve cehennemde olanlar derler ki: “Yarabbi, muhakkak ki biz, sâdatlarımıza (dînde ileri gidenlerimize) ve küberamıza (büyüklerimize) itaat ettik. Ve böylece Senin yolundan (Sıratı Mustakîmi’nden) saptık.”

33/AHZÂB-68: Rabbenâ âtihim dı’feyni minel azâbi vel anhum la’nen kebîrâ(kebîren).
Rabbimiz, onlara iki kat azap ver ve onları büyük bir lânetle lânetle.

5.kat cehenneme girenler: Allah’a ulaşmayı dilemenin farz olduğunu bildikleri halde saklayanlar, isteyerek gizleyenler, doğruyu söylemeyenler. Büyük kitleleri kandıran kübera (büyükler) ve saadatlar (dinde ileri gelenler):

2/BAKARA-159: İnnellezîne yektumûne mâ enzelnâ min el beyyinâti vel hudâ min ba’di mâ beyyennâhu lin nâsi fîl kitâbi, ulâike yel’anuhumullâhu ve yel’anuhumul lâinûn(lâinûne).
İndirdiğimiz o beyyinelerden olan şeyleri ve hidayeti (ölmeden evvel ruhun Allah’a ulaştırılmasını) Kitap’ta Allah insanlara açıkladıktan sonra gizleyenler (var ya), onlara, hem Allah lânet eder hem de lânet ediciler lânet eder.

2/BAKARA-161: İnnellezîne keferû ve mâtû ve hum kuffârun ulâike aleyhim la’netullâhi vel melâiketi ven nâsi ecmaîn(ecmaîne).
Muhakkak ki (Allah’a ruhun ölmeden ulaşmasını yani hidayeti) küfredip (örtüp gizleyip) kâfir olarak ölenlere, işte onlara, Allah’ın, meleklerin ve insanların hepsinin lâneti onların üstünedir.

6.kat cehenneme girenler: Allah’ın ayetleriyle ve resulleriyle alay edenler, haddi aşanlar, mizanı tutulmayanlar:

18/KEHF-105: Ulâikellezîne keferû bi âyâti rabbihim ve likâihî fe habitat a’mâluhum fe lâ nukîmu lehum yevmel kıyameti veznâ(veznen).
İşte onlar, Rab’lerinin âyetlerini ve O’na mülâki olmayı (ölmeden evvel ruhun Allah’a ulaşmasını) inkâr ettiler. Böylece onların amelleri heba oldu (boşa gitti). Artık onlar için kıyâmet günü mizan tutmayız.

18/KEHF-106: Zâlike cezâuhum cehennemu bimâ keferû vettehazû âyâtî ve rusulî huzuvâ(huzuven).
(Âyetlerimi) örtmeleri (inkâr etmeleri) ve âyetlerimi ve resûllerimi alay konusu edinmeleri sebebiyle, onların cezası işte bu cehennemdir.
7.kat cehenneme girenler: İblis ve taifesi (şeytanlar) , şeytanla işbirliği yapanlar, büyücüler, hüddamcılar (cinleri insanlara saldırtanlar):

2/BAKARA-102: Vettebeû mâ tetlûş şeyâtînu alâ mulki suleymân(suleymâne) ve mâ kefere suleymânu ve lâkinneş şeyâtîne keferû yuallimûnen nâses sihrâ, ve mâ unzile alel melekeyni bi bâbile hârûte ve mârût(mârûte), ve mâ yuallimâni min ehadin hattâ yekûlâ innemâ nahnu fitnetun fe lâ tekfur fe yeteallemûne minhumâ mâ yuferrikûne bihî beynel mer’i ve zevcih(zevcihî), ve mâ hum bi dârrîne bihî min ehadin illâ bi iznillâh(iznillâhi), ve yeteallemûne mâ yadurruhum ve lâ yenfeuhum ve lekad alimû le menişterâhu mâ lehu fîl âhireti min halâkın, ve le bi’se mâ şerev bihî enfusehum lev kânû ya’lemûn(ya’lemûne).
Onlar, Süleyman (A.S)’ın mülkü üzerine şeytanların okuduğu (anlattığı, tilâvet ettiği) şeylere tâbî oldular (uydular). Süleyman (A.S), inkâr etmedi (sihir yapmadı ve kâfir olmadı). Fakat şeytanlar insanlara, sihri ve Babil Şehri’ndeki iki meleğe, Harut ve Marut’a indirilen şeyleri öğretmekle kâfir oldular. Oysa onlar: “Biz sadece bir fitneyiz (sizin için bir imtihanız). O halde (sakın sihir ilmini öğrenerek) kâfir olmayın.” demedikçe hiç kimseye bunu öğretmezlerdi. Fakat o ikisinden, erkek ile karısının arasını açacak şeyler öğreniyorlardı ve de onlar, Allah’ın izni olmadan onunla (sihirle) hiç kimseye zarar verebilecek değillerdir. Ve onlar kendilerine fayda vermeyen, zarar veren şeyleri öğreniyorlar. Andolsun ki onlar, onu (sihri ve ona ait bilgileri) satın alan kimsenin ahirette bir nasibi olmadığını kesin olarak öğrendiler. Elbette onunla (sihre karşılık) nefslerini sattıkları şey ne kötü, keşke bilselerdi.

Allahu Teala Kur’an’da hiçbir şeyi eksik bırakmamıştır (Enam 67, Rum 58, Nahl 89):

6/EN’ÂM-38: Ve mâ min dâbbetin fîl ardı ve lâ tâirin yatîru bi cenâhayhi illâ umemun emsâlukum, mâ farratnâ fîl kitâbi min şey’in summe ilâ rabbihim yuhşerûn(yuhşerûne).
Ve yeryüzünde yürüyen hayvanlardan ve iki kanadıyla uçan kuşlardan ne varsa (4 ayaklı) hiçbir hayvan ve iki kanadıyla uçan hiçbir kuş yoktur ki; sizin gibi ümmet olmasınlar. Biz kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık. Sonra Rab’lerine haşrolunacaklar (olunurlar).

“Bilin ki, Kur’an’dan başka birşey eken, ektiğini biçerken belalara uğrar. Artık siz de O’nu ekin. O’na uyun. Rabbinize O’nu delil edin. Nefslerinize O’nu öğütcü yapın. Kendi reyleriniz O’na uymazsa reylerinizi töhmetleyin. Dilekleriniz O’na aykırıysa dileklerinize hıyanette bulunun.” (Nehcul Belaga s. 55)

“Abdullah b. Amr b. el-As (R.A) diyor ki:”Ben Resulullah (S.A.V) şöyle söylerken işittim: “Allah ilmi insanlardan söküp almak suretiyle kaldırmaz, bilakis alimlerin canlarını almak suretiyle ilmi kaldırır. Aralarında hiçbir alim kalmaz da insanlar cahilleri önderler edinirler, onlara sorular sorarlar, onlar da bilgisizce (Kur’an’a dayanmadan reyleriyle) fetva verirler ve böylece hem kendileri sapıtırlar hem de başkalarını saptırırlar.”(Kitab-ul Burhan Fi Alamet-i Mehdiyy-il Ahir Zaman-20)

Kur’an-ı Kerim’e göre, hiç kimse Allah’a Ulaşmayı Dilemedikçe kurtuluşa ulaşamıyor, cennete giremiyor.

ALLAH’A ULAŞMAYI DİLEMEK BİR KURTULUŞTUR.

Çünkü ruhun, ölmeden evvel Allah’a ulaşmasını dilemek, kişiyi takva sahibi kılar. Dileyen kişi için cennet müjdesidir. Allahû Tealâ affedicidir. Kişi ne kadar günah işlerse işlesin Allah’a ulaşmayı dilerse, gideceği yer cennettir.

8/ENFAL-29: Yâ eyyuhellezîne âmenû in tettekullâhe yec’al lekum furkânen ve yukeffir ankum seyyiâtikum ve yagfir lekum, vallâhu zul fadlil azîm(azîmi).
Ey âmenû olanlar, Allah’a karşı takva sahibi olursanız sizi furkan (hak ve bâtılı ayırma özelliği) sahibi kılar! Ve sizden (sizin) günahlarınızı örter ve size mağfiret eder (günahlarınızı sevaba çevirir). Ve Allah, büyük fazl sahibidir.

“Bir kişi gerçekten İslâm’a girerse, onun bütün günahlarını Allahû Tealâ örter.“ (Sahihi Buhari,1.cilt,39)

Kişi Allaha ulaşmayı dilediği an, Allahû Tealâ o kişiye Rahmân esmasıyla tecelli eder ve furkanlar vererek bütün günahlarını Enfal Suresinin 29. âyet-i kerimesi gereğince örter. Kişinin bir tek Allah’a ulaşma dileği ile sevapları günahlarından fazla olur. Ve sevapları günahlarından fazla olduğu için gideceği yer cennet olur.

23/MU’MİNÛN-102: Fe men sekulet mevâzînuhu fe ulâike humul muflihûn(muflihûne).
O zaman kimin mizanı (sevap tartıları) ağır gelirse işte onlar, felâha erenlerdir.

Cennete sadece takva sahipleri girer. Rum 31’e göre Allah’a ulaşmayı dileyen takva sahibidir. Takva sahipleri Kaf 31,32’ye göre cennete girer.

30/RUM-31: Munîbîne ileyhi vettekûhu ve ekîmûs salâte ve lâ tekûnû minel muşrikîn(muşrikîne).
O’na (Allah’a) yönelin (Allah’a ulaşmayı dileyin) ve takva sahibi olun. Ve namazı ikame edin (namaz kılın). Ve (böylece) müşriklerden olmayın.

50/KAF-31: Ve uzlifetil cennetu lil muttekîne gayre baîd(baîdin).
Cennet, takva sahipleri için uzak olmayarak yaklaştırıldı.

50/KAF-32: Hâzâ mâ tûadûne li kulli evvâbin hafîz(hafîzin).
İşte vaadolduğunuz şey (bu cennettir). Bütün evvab (Allah’a ruhu ulaşmış ve sığınmış) ve hafîz (başları üzerinde devrin imamının ruhunu muhafız olarak taşıyan) olanlar için.

“Allah’tan başka ilah olmadığına ve benim Allah’ın Resulü olduğuma şehadet ediniz. Bu iki cümleye inanarak Allah’a mülaki olan (Ruhunu Allah’a ulaştıran) bir kulun cennetten mahrum kalması düşünülemez.”(Riyazussalihin s.389)

Allah razı olsun.