Kategori arşivi: DEVRİN İMAMI

DEVRİN İMAMI KİMDİR

DEVRİN İMAMI KİMDİR?
Devrin İmamı Kimdir? Sorusuna cevap verebilmek için evvela 28 basamaklık bir islam merdiveninde Salah Makamının 5., 6. ve 7. Kademelerini incelememiz gerekiyor;
Salah Makamının 5.kademesi; Veli Mürşidler,
Salah Makamının 5.kademesinde Allah’ın irşad makamına tayin ettiği veli mürşidler bulunmaktadır.
Allah’ın irşad makamına tayin ettiği veli mürşidler Allah’ın emriyle insanları hidayete erdirmeye vesile olan, yardımcı olan vazifelilerdir. Vesile olan mürşidlerin görevi insanların Sırat-ı Müstakim’e çıkmalarına vasıta olmaktır. Kavim resullerinden sonra gelen vekil mürşidlerdir.
5/MAİDE-35: Yâ eyyuhellezîne âmenûttekûllâhe vebtegû ileyhil vesîlete ve câhidû fî sebîlihi leallekum tuflihûn(tuflihûne).
Ey âmenû olanlar (Allah’a ulaşmayı, teslim olmayı dileyenler)! Allah’a karşı takva sahibi olun ve O’na ulaştıracak vesileyi isteyin. Ve O’nun yolunda cihad edin. Umulur ki; siz felâha erersiniz.
18/KEHF-17: Ve men yehdillâhu fe huvel muhted(muhtedi), ve men yudlil fe len tecide lehu veliyyen murşidâ(murşiden).
Allah, kimi Kendisine ulaştırırsa, işte o hidayete ermiştir. Ve kimi dalâlette bırakırsa (kim Allah’a ulaşmayı dilemezse) artık onun için velî mürşid (irşad eden evliya) bulunmaz.
40/MU’MİN-38: Ve kâlellezî âmene yâ kavmittebiûni ehdikum sebîler reşâd(reşâdi).
Ve âmenû olan adam şöyle dedi: “Bana tâbî olun ki sizi irşad yoluna ulaştırayım.

  1. basamağın 5. kademesinde Allahû Tealâ “İrşada memur ve mezun kılındın.” cümlesiyle, irşad makamının sahibi kılar. Burası resûllerin dışındaki normal hüviyetteki bütün insanların ulaşabileceği son makamdır.
    Salahın 5.kademesine ulaşan kişiler teslimlere kesbi olarak (kendi gayretleri sonucu) ulaşırlar. 4 teslimle Allah’a teslim olurlar. Ruh, fizik vücut, nefs ve irade lerini Allah’a teslim ederler.
    İradesini Allah’a teslim eden kişi irşad makamının sahibi olmuştur. Allah kişinin iradesini Kendi ilâhi iradesine bağlar. Burası hikmetin ötesidir.
    Salahın 5.kademesindekiler 6. ve 7. kademedekilerin sahib olduklarına sahib değillerdir. Salahın 5.kademesinde olan veli mürşidler, ne yapması gerektiğini Allah’tan sorar, Allah’ta ne yapılması gerektiğini söyler. Emri alır, yerine getirir. Emri yerine getirirken kendi aklını kullanır. Aklı fizik vücuduna kumanda eder.
    İrşad makamına Allahû Tealâ tarafından tayin edilen kişi irşad makamından asla alınmaz. Nefslerini tezkiye ve tasfiye ederek kalpleri 19 mertebe müzeyyen olarak irşad makamına tayin edilenler ma’ruf ile emreder, münkerden (kötülükten) alıkoyarlar.
    İrşad makamına ulaşmak üzerimize farzdır;
    3/ÂLİ İMRÂN-104: Veltekun minkum ummetun yed’ûne ilel hayri ve ye’murûne bil ma’rûfi ve yenhevne anil munker(munkeri), ve ulâike humul muflihûn(muflihûne).
    Sizden, (insanları) hayra çağıran, ma’ruf (irfan) ile emreden, kötülüklerden alıkoyan (nefslerindeki kötü afetlerden kurtulmalarına yardım eden) bir ümmet (mürşidler) oluşsun. İşte onlar, MUFLİHUN (felâha erenler)un ta kendileridir.
    3/AL-İ İMRAN-110: Kuntum hayra ummetin uhricet lin nâsi te’murûne bil ma’rûfi ve tenhevne anil munkeri ve tu’minûne billâh(billâhi), ve lev âmene ehlul kitâbi le kâne hayran lehum, minhumul mu’minûne ve ekseruhumul fâsikûn(fâsikûne).
    Siz, insanlar için çıkarılmış en hayırlı bir ümmet oldunuz. Ma’ruf ile emreder, münkerden (kötülükten) alıkoyarsınız (nefslerindeki kötü afetlerden kurtulmalarına yardım edersiniz). Allah’a îmân edersiniz. Eğer kitap ehli de îmân etmiş olsaydı kendileri için elbette hayırlı olurdu. Onlardan mü’min olanlar da var ama onların çoğu fasıklardır.
    “En hayırlınız emr-i bil ma’ruf nehy-i anil münker yapanlardır. Emri bil ma’ruf nehy-i anil münker yapmazsanız; Allah size azap gönderir dua etseniz dahi dualarınızı kabul etmez.” Hadis-i şerif
    “Kim bana itaat ederse muhakkak ki o; Allah’a itaat etmiştir. Kim bana isyan ederse o; Allah’a isyan etmiştir. Her kim imama, kâmil mürşide veya devrin imamına itaat ederse muhakkak ki; bana itaat etmiş olur. Her kim imama isyan ederse o da bana isyan etmiş olur.” (K: İbni Mâce, 8.cilt 2589 no’lu hadîs).

Bütün sahâbe irşada memur ve mezun kılınmışlar. Bütün sahâbe, ensara da muhacirîne de tâbî olmuşlar ve hepsi irşad makamının sahibi olmuşlardır.

9/TEVBE-100: Ves sâbikûnel evvelûne minel muhâcirîne vel ensâri vellezînettebeûhum bi ıhsânin radıyallâhu anhum ve radû anhu ve eadde lehum cennâtin tecrî tahtehel enhâru hâlidîne fîhâ ebedâ(ebeden), zâlikel fevzul azîm(azîmu).
O sabikûn-el evvelîn (evvelki hayırlarda yarışanlardan ulûl’elbab, ihlâs ve salâh makamlarını, en üst üç makamı işgal edenler): onların bir kısmı muhacirînden (Mekke’den Medine’ye göç edenlerden) bir kısmı ensardan (Medine’deki yardımcılardan) ve bir kısmı da onlara (ensar ve muhacirîne) ihsanla tâbî olanlardandı. (Sahâbe irşad makamına sahip oldukları için onlara tâbî olundu). Allah, onlardan razı ve onlar da O’ndan (Allah’tan) razıdır. Onlara Allah, altlarından ırmaklar akan cennetler hazırladı ve orada ebediyyen kalacaklardır. İşte bu, en büyük (azîm) mükâfattır.
“Benim sahâbem gökteki yıldızlar gibidir. Hangisine tâbî olursanız hidayete erersiniz.” (K: İbn Abdilber Camiul-ilim; 11.110, İbn Hazm ahkam 4 c. 82.)
“Ömer bu sözleri söylerken öne doğru çıkıyor ve biat etmek üzere ellerini Ebu Bekir’e doğru uzatıyordu…Nihayet ensar da sanki gökten büyük bir haber almışçasına koşuşarak Ebu Bekir’e biat etti…! Müslümanlar başlarında işlerini düzene sokacak bir halife olmaksızın bir gün bile geçirmeyi hoş görmemişler ve bu duruma bir çözüm bulmaya calışmışlardı…Resulullah henüz defnedilmemişti…Fakat Allah İslam‘ı ve müslümanları o gün Ebu Bekir’le onurlandırdı.” (Beş Raşid Halife (Hulefaü’r Resul) Halid Muhammed Halid S.73)
Umeyr b. Atiyye anlatıyor: Ömer b. Hattab’a geldim ve “Ey mü’minlerin emiri!….UZAT ELİNİ SANA BİAT EDEYİM.” dedim. (Hz.Ömer r.a.) Elini uzattı ve güldü: “BU BİZİM SİZE, SİZİN BİZE KARŞI HEPİMİZİN VAZİFESİDİR.” dedi.(Kenz’ul-Ummal: 1/81) (Hadislerle Hz.Peygamber ve ashabının yaşadığı müslümanlık Timaş yayın M.Yusuf Kandehlevi sayfa 252)
“Sahabe ve tâbiîn denilen ehli sünnet topluluğuna sarılın.”
Peygamber Efendimiz sav.buyuruyor ki; “Veysel Karani Kutbiyeti Kübradır (En büyük Kutuptur). Veysel Karani Tâbiînin ulusudur (Beni değil sahabeleri gören mü’minlerin ulusudur).”
Salah Makamının 6.kademesi; Kavim Resulleri,
Salah Makamının 6.kademesinde Kavim Resulleri bulunmaktadır.
Kavim resulleri Allah’ın emriyle insanları hidayete erdirmeye vesile olan, yardımcı olan vazifelilerdir. Vesile olan kavim resullerinin görevi insanların Sırat-ı Müstakim’e çıkmalarına vasıta olmaktır. Devrin İmamlarından sonra gelen vekil mürşidlerdir.
14/İBRÂHÎM-4: Ve mâ erselnâ min resûlin illâ bi lisâni kavmihî li yubeyyine lehum, fe yudillullâhu men yeşâu ve yehdî men yeşâ’(yeşâu), ve huvel azîzul hakîm(hakîmu).
Hiçbir resûlümüz yoktur ki; Biz, onu kendi kavminin lisanıyla göndermiş olmayalım. Onlara (kendi lisanlarıyla) beyan etsin (açıklasın) diye. Öyleyse Allah, dilediğini (Allah’a ulaşmayı dilemeyenleri) dalâlette bırakır. Dilediğini (Allah’a ulaşmayı dileyenleri) hidayete erdirir. Ve O, Azîz’dir, Hikmet Sahibi’dir.
Kavim resulleri Rabbimizin özel seçimine tâbidirler, yaratılıştan seçilmektedirler.
28/KASAS-68: Ve rabbuke yahluku mâ yeşâu ve yahtâr(yahtâru), mâ kâne lehumul hıyarat(hıyaratu), subhânallâhi ve teâlâ ammâ yuşrikûn(yuşrikûne).
Ve Rabbin, dilediğini yaratır ve seçer. Ve seçim hakkı onlara ait değildir. Allah Sübhan’dır (münezzehtir) ve (onların) şirk koştukları şeylerden yücedir.
Kavim resullerinin risaleti vehbidir. Kendi gayretleriyle teslimlere ulaşmazlar. Allahû Tealâ onları Kendisine teslim alır. 7 safha ve 4 teslimi onlar için vehbî standartlarda gerçekleştirir. Kavim resulleri dört teslimle Allah’a teslim olurlar. Rabbimiz, ruh, fizik vücut, nefs ve irade itibarıyla onları teslim alır.
Salahın 6. kademesindekiler, 5. ve 6. kademedekilerin sahib olduklarına sahibtirler. Salahın 6. kademesindeki Kavim Resulü ne yapması gerektiğini Allah’tan sorabildiği gibi, sormadan da Allah her an kişiye ne yapması gerektiğini devamlı söyler. Allah söyler o yapar. Emri alır, yerine getirir. Emri yerine getirirken kendi aklını kullanır. Aklı fizik vücuduna kumanda eder.
İki nev’i resûl vardır:
1-Peygamber yani nebî resûller
2-Velî resûller.

1-Nebi resuller (peygamber resuller): Allahu Teala’nın nübüvvetle (peygamberlikle) vazifeli kıldığı resullerdir. Aynı zamanda risaletle (eçilikle) vazifelilerdir. Eğer resul aynı zamanda bir peygamberse o bir Nebi resuldür.

2-Veli resuller (peygamber olamayan mürşid resuller, evliya resuller): Allahu Teala’nın risaletle (elçilikle) vazifeli kıldığı resullerdir. Resul eğer bir peygamber değilse o bir Veli resuldür.

Nübüvvet peygamberliktir, risalet ise elçiliktir.

Nübüvvet Resûlullah (S.A.V) Efendimiz’le sona ermiştir ama risâlet kıyâmet gününe kadar devam edecektir.

Peygamberler belirli zamanlarda ve kendi kavimlerinde yaşamışlar.

5/MÂİDE-19: Yâ ehlel kitâbi kad câekum resûlunâ yubeyyinu lekum alâ fetretin min er rusuli en tekûlû mâ câenâ min beşîrin ve lâ nezîrin, fe kad câekum beşîrun ve nezîrun, vallâhu alâ kulli şey’in kadîr(kadîrun).
Ey Kitap ehli! Resûllerin (peygamberlerin) fetret devrinde (aralarının kesildiği zamanda), sizlere gerçekleri açıklayan Resûl’ümüz (elçimiz) gelmişti. “Bize bir müjdeleyici ve de uyarıcı gelmedi” dersiniz diye (dememeniz için). Oysa size “müjdeleyici ve uyarıcı” bir Resûl gelmişti. Allah herşeye kaadirdir.

Her kavimde her zaman Allah’ın resulleri mutlaka vardır. Bu resuller nebi resul değil, veli (evliyadan olan) resullerdir. Bu resûller her kavme ardarda, hiç arası kesilmeksizin her zaman parçasında gönderilmekteler. Hiçbir kavim, hiçbir ümmet, hiçbir devrede resûlsüz kalmamıştır.

23/MU’MİNUN-44: Summe erselnâ rusulenâ tetrâ, kullemâ câe ummeten resûluhâ kezzebûhu fe etbâ’nâ ba’dahum ba’dan ve cealnâhum ehâdîs(ehâdîse), fe bu’den li kavmin lâ yu’minûn(yu’minûne).
Sonra Biz, resûllerimizi ardarda (arası kesilmeksizin) gönderdik. Her ümmete resûlü geldiği zaman, her defasında onu yalanladılar. Biz de onları birbiri arkasından (helâk ettik). Ve onları efsane kıldık. Artık mü’min olmayan kavim (Allah’ın rahmetinden) uzak olsun.

“Yeryüzü Halilürrahman (AS) gibi (kullara acıyan) kırk (abdal) kişiden katiyen hali kalmaz. Onların sayesinde size yağmur verilir. Onların sayesinde (dünyevi ve uhrevi) zafere kavuşturulursunuz. Onlardan (yani O hak dostlarından) biri vefat eder etmez derhal Allah (cc) yerine başka birini tayin eder.” (Ramuzel Hadis 4384 Nolu Had. Şer.)

Ve her kavme kendi lisanıyla açıklasınlar diye, mutlaka o kavimde, o ana lisanı konuşan, Allah’ın âyetlerini onlara tebliğ eden Allah’ın hidayetçi velî resûlleri vardır.

14/İBRÂHÎM-4: Ve mâ erselnâ min resûlin illâ bi lisâni kavmihî li yubeyyine lehum, fe yudillullâhu men yeşâu ve yehdî men yeşâ’(yeşâu), ve huvel azîzul hakîm(hakîmu).
Hiçbir resûlümüz yoktur ki; Biz, onu kendi kavminin lisanıyla göndermiş olmayalım. Onlara (kendi lisanlarıyla) beyan etsin (açıklasın) diye. Öyleyse Allah, dilediğini (Allah’a ulaşmayı dilemeyenleri) dalâlette bırakır. Dilediğini (Allah’a ulaşmayı dileyenleri) hidayete erdirir. Ve O, Azîz’dir, Hikmet Sahibi’dir.

Bir ümmette vazifeli olan resûl öldüğü zaman Allahû Tealâ onun yerine derhal başka bir resûlü vazifeli kılar.

16/NAHL-36: Ve le kad beasnâ fî kulli ummetin resûlen eni’budûllâhe vectenibût tâgût(tâgûte), fe minhum men hedallâhu ve minhum men hakkat aleyhid dalâleh(dalâletu), fe sîrû fîl ardı fanzurû keyfe kâne âkıbetul mukezzibîn(mukezzibîne).
Ve andolsun ki Biz, bütün ümmetlerin (milletlerin, kavimlerin) içinde resûl beas ettik (hayata getirdik, vazifeli kıldık). (Allah’a ulaşmayı dileyerek) Allah’a kul olsunlar ve taguttan (insan ve cin şeytanlardan) içtinap etsinler (sakınıp kurtulsunlar) diye. Onlardan bir kısmını, (Resûlün daveti üzerine Allah’a ulaşmayı dileyenleri) Allah hidayete erdirdi ve bir kısmının (dilemeyenlerin) üzerine dalâlet hak oldu. Artık yeryüzünde gezin. Böylece yalanlayanların akıbetinin, nasıl olduğuna bakın (görün).

“Muhakkak Hak Teala (cc) Hz.leri bu ümmete bais eder gönderir. Her yüzyılda (asırda) bir kimse din işlerini yeniler, tazeler, ba’seder. Sizden bir taife halkı Hakk’a (cc) davetle meşgul olurlar. Bunlar ehli haktır. Bu kimseler din işlerini yeniler, tazeler. Bu Allah’ın dostları, Allah-ü Teala’yı kullarına sevdirirler.” (Sahih-i Buhari; Müslim, Sünen-i Ebu Davud, 5/100) (Yeb’asü lihazihil ümmeti Alâ ra’si külli mieti senetin men yüceddidü leha diyneha”)

17/İSRÂ-15: Menihtedâ fe innemâ yehtedî li nefsih(nefsihî), ve men dalle fe innemâ yadıllu aleyhâ, ve lâ teziru vâziretun vizre uhrâ, ve mâ kunnâ muazzibîne hattâ neb’ase resûlâ(resûlen).
Kim hidayete erdiyse, sadece kendi nefsi için (nefsini tezkiye ettiği için) hidayete erer. Öyleyse kim dalâlette ise sorumluluğu sadece kendi üzerinde olarak dalâlette kalır. Yük taşıyan (günahı yüklenen) bir kimse, bir başkasının yükünü (günahını) yüklenmez. Ve Biz, bir resûl göndermedikçe azap edici olmadık.

39/ZUMER-71: Vesîkallezîne keferû ilâ cehenneme zumerâ(zumeran), hattâ izâ câuhâ futihat ebvâbuhâ, ve kâle lehum hazenetuhâ e lem ye’tikum rusulun minkum yetlûne aleykum âyâti rabbikum ve yunzirûnekum likâe yevmikum hâzâ, kâlû belâ ve lâkin hakkat kelimetul azâbi alel kâfirîn(kâfirîne).
Kâfirler, zümre zümre cehenneme sürülürler. Oraya geldikleri zaman, onun (cehennemin) kapıları açılır. Ve onun (cehennemin) bekçileri onlara derler ki: “Size, sizden (sizin aranızdan) olan resûller gelmedi mi ki, size Rabbinizin âyetlerini okusun, bugüne (buraya) geleceğinizi (söyleyerek) uyarsın? (Cehenneme gidenler) dediler ki: “Evet (geldiler).” Fakat azap sözü kâfirlerin üzerine hak oldu.

Devrin İmamı Kimdir? Sorusunun cevabına inşaallah bu kademede giriyoruz;

Salah Makamının 7.kademesi; Devrin İmamı (5.teslim)

Salah Makamının 7.kademesinde Tasarruf Rıza’sına sahip Devrin İmamı bulunmaktadır.

Her devrin bir imamı (Halifesi, Sultanı) vardır.

40/MÜ‘MİN-56: İnnellezîne yucâdilûne fî âyâtillâhi bi gayri sultânin etâhum in fî sudûrihim illâ kibrun mâ hum bi bâligîh(bâligîhi), festeiz billâh(billâhi), innehu huves semîul basîr(basîru).
Muhakkak ki, kendilerine gelmiş bir sultan (delil) olmaksızın, Allah’ın âyetleri hakkında mücâdele edenlerin sinelerinde sadece (Allah’a) ulaşamayacakları bir kibir vardır. Artık Allah’a sığın, muhakkak ki O, en iyi işiten ve en iyi görendir.

Devrin imamı, devrinin en büyük mürşididir. Salahın 7.kademesine her devirde 1 kişi ulaşabilir. O devrin imamıdır. Kölelik en üst mertebeye ulaşmış, kişi Allah’ın tasarrufundadır.

Peygamberler ve devrin imamları olan veli resul Rabbimizin özel seçimine tâbidirler, yaratılıştan seçilmektedirler.

28/KASAS-68: Ve rabbuke yahluku mâ yeşâu ve yahtâr(yahtâru), mâ kâne lehumul hıyarat(hıyaratu), subhânallâhi ve teâlâ ammâ yuşrikûn(yuşrikûne).
Ve Rabbin, dilediğini yaratır ve seçer. Ve seçim hakkı onlara ait değildir. Allah Sübhan’dır (münezzehtir) ve (onların) şirk koştukları şeylerden yücedir.

Peygamberlerin ve huzur namazının imamlığını vekaleten üstlenen devrin imamı olan veli resulün risaleti vehbidir. Kendi gayretleriyle teslimlere ulaşmazlar. Allahû Tealâ onları Kendisine teslim alır. 7 safha ve 4 teslimi onlar için vehbî standartlarda gerçekleştirir. Risâlet ve nübüvvet vehbîdir.

’’Alimler (vehbi olarak irşadla vazifeli devrin imamı ve kavim resulleri) insanlarla Rabb’leri arasında elçidirler.’’ Hadis-i Şerif

Devrin imamı olan nebi resuller ve devrin imamı olan veli resuller 5 teslimle Allah’a teslim olurlar. Ruhlarını, fizik vücutlarını, nefslerini, iradelerini ve akıllarını Allah’ın teslim aldığı kişilerdir.

Devrin İmamları’nı,
1-Asaleten Devrin İmamı Nebi (Peygamber) Resuller;
2-Vekaleten Devrin İmamı Veli (Evliya) Resuller;
Olmak üzere 2 bölümde incelersek;
1-Asaleten Devrin İmamı Nebi (Peygamber) Resuller;

  1. Basamakta Salah Makamının 7.kademesindeki Nebi (peygamber) Resuller Allahu Teala’nın nübüvvetle (peygamberlikle) vazifeli kıldığı resullerdir. Aynı zamanda risaletle (eçilikle) vazifelilerdir.

Peygamberlerin olduğu devirlerde, Asaleten görevli Devrin İmamı Nebi Resuller Allah’ın emriyle insanları Allah’a ulaştıran (hidayete erdiren) imamlardır.

21/ENBİYA-73: Ve cealnâhum eimmeten yehdûne bi emrinâ ve evhaynâ ileyhim fi’lel hayrâti ve ikâmes salâti ve îtâez zekâh(zekâti), ve kânû lenâ âbidîn(âbidîne).
Ve onları, emrimizle hidayete erdiren (ölmeden önce ruhları Allah’a ulaştıran) imamlar kıldık. Ve onlara, hayırlar işlemeyi, namaz kılmayı ve zekât vermeyi vahyettik. Ve onlar, Bize kul oldular.

79/NÂZİÂT-19: Ve ehdiyeke ilâ rabbike fe tahşâ.
Ve: “Seni Rabbine ulaştırayım (hidayete erdireyim).” de. Böylece huşû sahibi ol.

Bütün nebiler kendi kavimlerinin resulüdür ve aynı zamanda kainatın peygamberidirler. Peygamberlik müessesesi Peygamber Efendimiz (S.A.V) ile son bulmuştur. O’ndan sonra bir daha Asaleten görevli Devrin İmamı peygamber gelmeyecektir.

33/AHZAB-40: Mâ kâne muhammedun ebâ ehadin min ricâlikum, ve lâkin resûlallâhi ve hâtemen nebiyyin(nebiyyine), ve kânallâhu bi kulli şey’in alîmâ(alîmen).
Muhammed (A.S), sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası olmamıştır (değildir). Fakat Allah’ın Resûl’ü ve Nebîlerin (Peygamberlerin) Hatemi’dir (Sonuncusu). Allah, herşeyi en iyi bilendir.

2-Vekaleten Devrin İmamı Veli (Evliya) Resuller;

  1. Basamakta Salah Makamının 7.kademesindeki Veli resuller (peygamber olamayan evliya resuller) Allahu Teala’nın risaletle (elçilikle) vazifeli kıldığı resullerdir.
    Peygamberlerin olmadığı devirlerde, veli resullerin içinden, Allah’ın tayin ettiği Vekaleten görevli Devrin İmam’ı Veli Resuller, Allah’ın emriyle insanları Allah’a ulaştıran (hidayete erdiren) imamdır.
    Hakkul yakin derecesine ulaşmış, Allah’ın tasarrufu altında olan ve her devirde bulunan vekaleten devrin imamlarıdır, veli imamlardır ve peygamberlerin vekili olarak insanları Allah’a ulaştırırlar (Huzur namazının imamlarıdırlar).
    32/SECDE-24: Ve cealnâ minhum eimmeten yehdûne bi emrinâ lemmâ saberû ve kânû bi âyâtinâ yûkınûn(yûkınûne).
    Ve onlardan, emrimizle hidayete erdiren imamlar kıldık ve sabır sahibi oldukları ve âyetlerimize (Hakk’ul yakîn seviyesinde) yakîn hasıl etmiş oldukları için.
    7/A’RÂF-181: Ve mimmen halâknâ ummetun yehdûne bil hakkı ve bihî ya’dilûn(ya’dilûne).
    Ve yarattıklarımızdan bir ümmet vardır ki, Hakk’a (Allah’a) ulaştırırlar ve onunla adaletle hükmederler.
    7/A’RÂF-159: Ve min kavmi mûsâ ummetun yehdûne bil hakkı ve bihî ya’dilûn(ya’dilûne).
    Ve Musa (A.S)’ın kavminden bir ümmet vardır. Hakk’a hidayet ederler (hidayete ulaştırırlar). Ve onunla (hak ile) adaletle hükmederler.
    “Her devirde beni temsilen 1 kişi var. Hz.isa (A.S.)’ı temsilen 3 kişi var. Hz.Musa (A.S.)’ı temsilen 7 kişi var. Hz.ibrahim (A.S.)’ı temsilen 40 kişi var.” Hadis-i Şerif
    “Bu devrin Ahmed’i Benim.” Mevlana Hz.
    Abdulkadir Geylani Hz. Müridlerin kitabı:
    Sayfa-1102: ” Meğer ki, onunla arkadaş olan zat, kendisine mana yolunda tabi olunan bir zat, Allah‘ı bilen bir alim, PEYGAMBERLERİN VEKİLİ; HİDAYET İMAMI; ALLAH TARAFINDAN KORUNMUŞ BİR KİMSE OLA. Zira,hali anlatıldığı gibi olan bir zat, hayır öğretendir. Halk-ı kötülüklerden çekindiren ve onları terbiye edendir. ONLAR YÜCE HAKK İLE HALKI ARASINDA BİR ELÇİ VE ONLARI GÖZETİCİDİRLER.”
    Her devirde, devrin imamlarının başkalarını hidayete erdirdiğini görmekteyiz. Görülüyor ki; hep Hakk’a ulaştıran (hidayet eden) birileri var.
    O halde Devrin İmamı kimdir? Özellikleri nelerdir?
    Allah’ın emriyle insanları Allah’a ulaştıran (hidayete erdiren) imamdır.
    İnsan ile Allah arasındaki 28. basamağın 7.merhalesi Allah’ın en üst rızasına kavuşulan mertebedir. Bu rıza ‘‘tasarruf rızası‘‘dır. Salahın en üst mertebesi olan tasarruf sadece devrin imamına aittir.
    Bütün nebîler (peygamberler) ve nebîlerin olmadığı fetret dönemlerinde velî resûller arasında Allah’ın seçtiği, vekâleten atadığı devrin imamı tasarruf rızasının sahibidirler. Tasarruf rızasına sadece her devirde bir tek resûl ulaşır. O da ya bir peygamber resûldür ya da velî resûldür.
    20/TÂHÂ-109: Yevme izin lâ tenfauş şefâatu illâ men ezine lehur rahmânu ve radıye lehu kavlâ(kavlen).
    İzin günü, Rahmân’ın kendisine izin verdiği ve sözünden razı olduğu (tasarruf rızasının sahibi) kimseden başkasının şefaati bir fayda vermez.
    3/ÂLİ İMRÂN-179: Mâ kânallâhu li yezerel mu’minîne alâ mâ entum aleyhi hattâ yemîzel habîse minet tayyib(tayyibi), ve mâ kânallâhu li yutliakum alel gaybi ve lâkinnallâhe yectebî min rusulihî men yeşâu fe âminû billâhi ve rusulih(rusulihî), ve in tu’minû ve tettekû fe lekum ecrun azîm(azîmun).
    Allah, habis olanı (kötüyü), temiz olandan (mü’min olanı, mü’min gözükenden) ayırıncaya kadar mü’minleri, sizin bulunduğunuz hâl üzere (mü’min olanla mü’min gözükenin bir arada olduğu bir durumda) terk edecek değildir. Ve Allah sizi gayba muttali edecek (gaybı bildirecek) değildir. Ve lâkin Allah, resûllerinden dilediği kimseyi seçer (gaybı o resûlüne bildirir). O halde, Allah’a ve O’nun resûllerine îmân edin. Ve eğer âmenû olur ve takva sahibi olursanız, o zaman sizin için “Büyük Ecir” vardır.
    Tasarruf rızasına sahip olan devrin imamı Allah’ın seçip gaybı bildirdiği kişidir.
    72/CİNN-26: Âlimul gaybi fe lâ yuzhiru alâ gaybihî ehaden.
    O (Allah), gaybı bilendir. Fakat O, gaybını hiç kimseye izhar etmez (açıklamaz).
    72/CİNN-27: İllâ menirtedâ min resûlin fe innehu yesluku min beyni yedeyhi ve min halfihî rasadan.
    Resûllerden razı oldukları (tasarruf rızasına ulaşmış olanları) hariç! O taktirde, muhakkak ki O (Allah), onların önünden ve arkasından gözetenler sevkeder ki.
    Kim huzur namazının imamlığına tayin edilmişse, o tasarruf rızasının sahibidir. Peygamberlerin olduğu devrelerde peygamberler (nebiler), peygamberlerin olmadığı devrelerde ise, Allahu Teala bütün kavimlere her devirde gönderdiği resullerden birisini seçer ve hayatta olan veli resul vekâleten huzur namazının imamlığını yapar.
    2/BAKARA-253: Tilker rusulu faddalnâ ba’dahum alâ ba’d(ba’din), minhum men kellemallâhu ve rafea ba’dahum derecât(derecâtin), ve âteynâ îsâbne meryemel beyyinâti ve eyyednâhu bi rûhıl kudus(rûhıl kudusi), ve lev şâallâhu maktetelellezîne min ba’dihim min ba’di mâ câethumul beyyinâtu ve lâkinihtelefû fe minhum men âmene ve minhum men kefer(kefere), ve lev şâallâhu maktetelû ve lâkinnallâhe yef’alu mâ yurîd(yurîdu).
    İşte Biz, o resûllerden bir kısmını, diğerlerinin üzerine faziletli kıldık. Allah, onlardan kimiyle konuştu, kimini de derecelerle yükseltti. Ve Biz, Meryem’in oğlu İsa’ya beyyineler verdik. Ve onu Ruh’ûl Kudüs ile destekledik (doğruladık). Eğer Allah dileseydi, onlardan sonra gelenler, kendilerine beyyineler (ispat vasıtaları) geldikten sonra birbirlerini öldürmezlerdi. Lâkin ayrılığa düştüler. O zaman onlardan kimi îmân etti, kimi de inkâr etti. Eğer Allah dileseydi, birbirlerini öldürmezlerdi. Lâkin Allah, dilediği şeyi yapar.
    Huzur namazının imamlığı (imamet) mutlaka dünya üzerinde yaşamakta olan insanlar tarafından gerçekleştirilir. Huzur namazının imamlığı Allahû Tealâ’nın indinde bir görevdir. Hiçbir devirde huzur namazı imamsız kalmaz.
    7/A’RAF-206: İnnellezîne inde rabbike lâ yestekbirûne an ibadetihî ve yusebbihûnehu ve lehu yescudûn(yescudûne).
    Muhakkak ki; Allah’ın katında olanlar (Huzur namazı kılanlar) O’na ibadet etmekten kibirlenmezler. Ve O’nu tesbih ederler. Ve O’na secde ederler.
    Kavim resulleri de dört teslime haizler. Fakat Allahû Teâlâ Peygamberlerin olmadığı dönemlerde kavim resullerinin arasından devrin imamı olarak seçtiği kişileri daha ötelere geçirterek onların akıllarını da teslim alır.
    Tasarrufta olan devrin imamı aklın tesliminden önce iradesini Allah’a teslim etmiştir. Bu nedenle Allah’ın tasarrufunda olan kişinin iradesi yoktur, kendi iradesiyle konuşamaz, kendi iradesiyle bir şey yapamaz. Seçim hakkı yoktur bu sebeple sorumlulukları da yoktur. Kendilerine ne bir menfaat sağlayabilirler, ne de bir zarar verebilirler. Çünkü onlar, tasarruf altındadırlar.

33/AHZÂB-38: Mâ kâne alen nebiyyi min harecin fîmâ faradallâhu leh, sunnetallâhi fîllezîne halev min kabl(kablu), ve kâne emrullâhi kaderen makdûrâ(makdûran).
Nebî için, Allah’ın O’na farz kıldığı şeyi (yerine getirmesinde) O’na bir güçlük yoktur. Daha önce gelip geçenler için de Allah’ın sünneti buydu. Allah’ın emri, taktir edilmiş bir kader idi (yerine getirildi).

72/CİNN-21: Kul innî lâ emliku lekum darren ve lâ raşedâ(raşeden).
De ki: “Muhakkak ki ben, size bir zarar verme ve sizi irşad etme gücüne malik (sahip) değilim.”

7/A’RÂF-188: Kul lâ emliku li nefsî nef’an ve lâ darran illâ mâşaallâh(mâşaallâhu), ve lev kuntu a’lemul gaybe lesteksertu minel hayri ve mâ messeniyes sûu in ene illâ nezîrun ve beşîrun li kavmin yu’minûn(yu’minûne).
De ki: “Allah’ın dilemesi hariç, ben kendime fayda veya zarar verecek güce malik değilim. Eğer ben gaybı bilseydim, hayrı mutlaka çoğaltırdım, bana bir kötülük dokunmazdı. Ben ancak mü’min olan kavim için bir nezir (uyaran) ve müjdeleyiciyim.

İnsanlar irşad yoluna kendi talepleriyle girmektedirler ve Rabbimiz, ruh, fizik vücut, nefs ve irade itibarıyla onları teslim alır ve mürşid olurlar.

İradesini Allah’a teslim eden kişi irşad makamının sahibi olmuştur. İradesi Allah’a bağlıdır. Allah söyler o yapar. Emri alır, yerine getirir. Emri yerine getirirken kendi aklını kullanır. Aklı fizik vücuduna kumanda eder. Kendi aklının fizik vücuduna kumanda etmesiyle emri yerine getirir. Allah emir verir kişi kendi aklıyla Allah’ın emrini fizik vücuduna yaptırır. Allah’tan aldığı sözleri tekrar eder. Aklı onları söyletir kendisine.
Salahın 7.kademesinde tasarrufta olan devrin imamı olan kişi için, aklı ona bir şey söyletmez. Allah yaptırır, Allah konuşturur. Her söylediği vahiydir. Aklı fizik vücuduna kumanda etmez.
Allah‘ın tasarrufunda olan kişiye Allah hakimdir. İradenin tesliminden sonra aklınıda Allah’a teslim etmiştir. Bu nedenle aklını kullanamaz. Ona kumanda eden bizatihi Allah’tır. Allah onun vücudunu kullanır.
8/ENFÂL-17: Fe lem taktulûhum ve lâkinnallâhe katelehum, ve mâ remeyte iz remeyte ve lâkinnallâhe remâ, ve li yubliyel mu’minîne minhu belâen hasenâ(hasenen), innallâhe semîun alîm(alîmun).
Onları siz öldürmediniz ama onları Allah öldürdü. Ve attığın zaman da sen atmadın ama Allah attı. Ve Allah, mü’minleri Kendisinden ahsen belâ ile imtihan eder. Muhakkak ki Allah, işitendir ve bilendir.
48 / FETİH – 10: İnnellezîne yubâyiûneke innemâ yubâyiûnallâh(yubâyiûnallâhe), yedullâhi fevka eydîhim, fe men nekese fe innemâ yenkusu alâ nefsih(nefsihî), ve men evfâ bi mâ âhede aleyhullâhe fe se yu’tîhi ecren azîmâ(azîmen).
Muhakkak ki onlar, sana tâbî oldukları zaman Allah’a tâbî olurlar. Onların ellerinin üzerinde (Allah senin bütün vücudunda tecelli ettiği için ellerinde de tecelli etmiş olduğundan) Allah’ın eli vardır. Bundan sonra kim (ahdini) bozarsa, o taktirde sadece kendi nefsi aleyhine bozar (Allah’a verdiği yeminleri, ahdleri yerine getirmediği için derecesini nakısa düşürür). Ve kim de Allah’a olan ahdlerine vefa ederse (yeminini, misakini ve ahdini yerine getirirse), o zaman ona en büyük mükâfat (ecir) verilecektir (cennet saadetine ve dünya saadetine erdirilecektir).
“Alemlerin Haliki (CC) buyurur ki: “Ben insanın sırrıyım, sırrım onun sırrındadır. İşte bu sultanlar diridirler, hiç ölmezler..” (C.İslam S.61)
“Ben bir kulumu seversem onun gören gözü, işiten kulağı, tutan eli, yürüyen ayağı, söyleyen dili Ben olurum.” (Sahih-i Buhari Tecrîd-i Sarih, Cild 12, Hadis No: 2042)
‘‘O ne derse ben yaparım, Ben ne dersem O yapar.‘‘ Yunus Emre Hz.
”Bana bende demen, ben bende değilem, bir ben vardır benden içeru.” Yunus Emre
Yunus Emre Hz:
Ol kadiri fem yekun lutf edici Rahman benem, hem Evvelem hem Ahirem, hem Batinem hem Zahirem, size keseden rızık veren, Ol kerim sultan heman benem……
Yunus Emre‘nin sözlerini kadılar duyunca ölümüne fetva verirler. Lakin Tabduk‘un asası kadıları yola getirir.
YUNUS DEĞİL SÖZÜ SÖYLEYEN,
KUDRET DİLİDİR, KAFİR OLA İNANMAYAN.”

”Sen bensen, bende sensem. Ya nicedir bu ayrılık.” Mevlana Hz.

Vekaleten Devrin İmamları bu beş teslimiyeti gerçekleştirmeleri sebebiyle peygamberlerin bütün mirasına sahiptirler. Bu nedenle Peygamber Efendimiz “Kim devrinin imamına (halifesine) biat etmediyse o cahiliyet hükmü ile ölmüştür ya da küfür üzere ölmüştür.” buyurmaktadır.

“El ulamau verasetul enbiya, hukemau ulamau kedau en enbiyaye min fekhihim. Alimler, Resulullah’ın varisleridir, hikmet sahibi alimler, fıkıh açısından nebiler seviyesindedirler.” Hadis-i şerif
“Benim ümmetimin âlimleri (velîleri) Benî İsrail’in peygamberleri gibidir.” (K: Razi, Tefsir, 8/302; Neysaburi, Tefsir: 1/264; Keşfu’l-Hafa: 2/64.) hadîsinin açıklaması şu şekildedir:
Allahû Tealâ’nın nebîleri 5 görevle vazifeli kılınmışlardır;

2/BAKARA-151: Kemâ erselnâ fîkum resûlen minkum yetlû aleykum âyâtinâ ve yuzekkîkum ve yuallimukumul kitâbe vel hikmete ve yuallimukum mâ lem tekûnû ta’lemûn(ta’lemûne).
Nitekim size içinizde (görev yapmak üzere) sizden bir Resûl (Peygamber) gönderdik ki; âyetlerimizi size tilâvet etsin (okuyup açıklasın) ve sizi (nefsinizi) tezkiye etsin, size kitap ve hikmet öğretsin ve (hikmetin de ötesinde) bilmediğiniz şeyleri öğretsin.

Kavim resûlleri (velî resûlleri) ise 4 görevle vazifeli kılınmıştır;

62/CUMA-2: Huvellezî bease fîl ummiyyîne resûlen minhum yetlû aleyhim âyâtihî ve yuzekkîhim ve yuallimuhumul kitâbe vel hikmeh(hikmete), ve in kânû min kablu le fî dalâlin mubîn(mubînin).
Ümmîler arasında, kendilerinden bir resûl beas eden (görevlendiren) O’dur. Onlara, O’nun (Allah’ın) âyetlerini okur, onları tezkiye eder (nefslerini temizler), onlara Kitab’ı (Kur’ân-ı Kerim’i) ve hikmeti öğretir. Ve daha önce (Allah’a ulaşmayı dilemeden evvel) elbette onlar, sadece açık bir dalâlet içinde idiler.

Beşinci görev sadece devrin imamlarına aittir. İşte Nebîlerin olmadığı dönemlerde, kavim resûlleri arasından Allahû Tealâ’nın seçtiği sadece bir kişi vardır ki bu vekâleten devrin imamıdır. Allahû Tealâ onu, Bakara Suresinin 151. âyet-i kerimesinde ifade edildiği gibi 5 görevle vazifeli kılmıştır.

Nefsi tezkiye etme görevi yalnız Devrin imamlarına verilmiştir.

Peygamberler döneminde devrin imamı olan peygamberler aracılığıyla (Bakara 151), peygamberlerin olmadığı dönemlerde ise vekaleten görevli devrin imamları aracılığıyla nefs tezkiyesi işlemi devam eder.

3/ÂLİ İMRÂN-164: Le kad mennallâhu alel mu’minîne iz bease fîhim resûlen min enfusihim yetlû aleyhim âyâtihî ve yuzekkîhim ve yuallimuhumul kitâbe vel hikmeh(hikmete), ve in kânû min kablu le fî dalâlin mubîn(mubînin).
Andolsun ki Allah, mü’minlerin (başlarının) üzerine (devrin imamının ruhu) bir ni’met olmak üzere (onların aralarında, kendi kavminin içinde) kendilerinden bir resûl beas eder. Onlara O’nun (Allah’ın) âyetlerini tilâvet eder, onları tezkiye eder ve onlara kitap ve hikmeti öğretir. Ondan evvel (Allah’a ulaşmayı dilemeden evvel) onlar gerçekten açık bir dalâlet içinde idiler.

“Ulema meclisinde oturmalısınız. Hakimlerin sözünü dinlemelisiniz. Allah-ü Teala, yağmur suyu ile, yeri yeşerttiği gibi, hikmetle de ölü kalbleri ihya eder.” Hadis-i şerif

“İnsanlar arasında hayrın anahtarı ve şerrin kilidi olan kişiler vardır. Allah’ın; hayrın anahtarını ve şerrin kilidini kendisinin eline verdiği kişiye ne mutlu.” Hadis-i şerif

Mevlâna Hz : “Allah’ın peygamberleri doktorlardır, Allah’ın velî kulları, velî mürşidleri de sağlık memurlarıdır.”

Abdulladir Geylani Hz.nin sohbetler kitabı;
Sayfa-188: “Ey nefs ve hevai arzularının tabiatın kulu, sen kendi görüşünde kanaat etmiş, sana hakikatleri öğretip terbiye edecek bir üstad, Mürşid edinmemişsin.“

Devrin İmamı; kavim resullerinin ve veli mürşidlerin bağlandığı temel merkezdir. Eğitim devrin imamının dergâhında oluşur. Kişi hangi mürşide tabi olursa olsun başının üzerine mutlaka devrin imamının ruhu gelir. (Ali İmran 164, Mü’min 15)

40/MU’MİN-15: Refîud derecâti zul arş(arşi), yulkır rûha min emrihî alâ men yeşâu min ıbâdihî li yunzire yevmet telâk(telâkı).
Dereceleri yükselten ve arşın sahibi olan Allah, kullarından (Kendisine ulaştırmayı) dilediği kişinin (Allah’a ulaşmayı dilediği için Allah’ın da Kendisine ulaştırmayı dilediği kişinin) üzerine (başının üzerine) Allah’a ulaşma gününün geldiğini (o kişinin ruhuna) ihtar etmek için, emrinden (Allah’ın emrini tebliğ edecek) bir ruh (devrin imamının ruhunu) ulaştırır.

“Ve ene nefahatun fetearadu ve men lem narif imame zamanihi felyemutu meyteten cahiliyetten. Size ruh verenler gelecek, onları arayıp bulun. Kim zamanın imamına tâbî olmazsa cahiliyet üzere ölür.” (Sahihi Müslim 58, hadis no. 1851)

Allah’a ulaşmayı dileyen kişi mürşidine tabi olduğu zaman, devrin imamının ruhu o kişinin başının üzerine gelir, yerleşir ve o kişinin ruhuna Allah’a ulaşma gününün geldiğini bildirerek, ruha fizik vücudu terketmesini ihtar eder, Allah’ın emrini bildirir. Ancak bu emri alan ruh fizik vücudu terkederek Allah’a olan yolculuğuna başlayabilir.

Böylece kişinin ruhu sırat-ı müstakime ulaşır ve Allah’a ulaşmak için ruhun seyr-i süluk adlı yolculuğu başlar.

78/NEBE-39:  femen şâettehaze ilâ rabbihî meâbâ(meâben).
Dileyen (Allah’a ulaşmayı dileyen) kişi, kendisini Rabbine ulaştıran (yolu, Sıratı Mustakîm’i) yol ittihaz eder (edinir). (Allah’a ulaşan kişiye Allah), meab (sığınak, melce) olur.

Tabiyet ruhun vücuttan ayrılması demektir.

Ruhun Allah’a ulaşmasının gerçekleşebilmesi, mutlaka irşad makamına ulaşmayı gerektirdiği için mürşid farzdır.

5/MAİDE-35: Yâ eyyuhellezîne âmenûttekûllâhe vebtegû ileyhil vesîlete ve câhidû fî sebîlihi leallekum tuflihûn(tuflihûne).
Ey âmenû olanlar (Allah’a ulaşmayı, teslim olmayı dileyenler)! Allah’a karşı takva sahibi olun ve O’na ulaştıracak vesileyi isteyin. Ve O’nun yolunda cihad edin. Umulur ki; siz felâha erersiniz.

Ulaştırmakta mutlak olarak gerekli olan müessese, irşad müessesesidir. Kişinin ruhu ancak Devrin imamının yardımıyla Allah’a ulaşır.

55/RAHMÂN-33: Yâ ma’şerel cinni vel insi inisteta’tum en tenfuzû min aktâris semâvâti vel ardı fenfuz(fenfuzû), lâ tenfuzûne illâ bi sultân(sultânin).
Ey insan ve cin topluluğu! Semaların ve arzın kuturlarından (çaplarından) nüfuz etmeye (çıkıp gitmeye) eğer gücünüz yetiyorsa, haydi nüfuz edin (geçip, çıkın)! Bir sultan (bir mürşid) olmaksızın nüfuz edemezsiniz (geçip çıkamazsınız).

7/A’RÂF-181: Ve mimmen halâknâ ummetun yehdûne bil hakkı ve bihî ya’dilûn(ya’dilûne).
Ve yarattıklarımızdan bir ümmet vardır ki, Hakk’a (Allah’a) ulaştırırlar ve onunla adaletle hükmederler.

Hidayet insan ruhunun hayattayken Allah’a ulaşmasıdır.

2/BAKARA-120: Ve len terdâ ankel yahûdu ve len nasârâ hattâ tettebia milletehum kul inne hudâllâhi huvel hudâ ve leinitteba’te ehvâehum ba’dellezî câeke minel ilmi, mâ leke minallâhi min veliyyin ve lâ nasîr(nasîrin).
Sen onların dînine tâbî olmadıkça (uymadıkça) ne yahudiler ve ne de hristiyanlar senden (asla) razı olmazlar. De ki: “Muhakkak ki Allah’a ulaşmak (var ya) işte o, hidayettir.” Sana gelen bunca ilimden sonra eğer onların hevalarına uyarsan andolsun ki; Allah’tan sana ne bir dost ve ne de bir yardımcı olur.

3 /ÂLİ İMRÂN-73: Ve lâ tu’minû illâ li men tebia dînekum, kul innel hudâ hudallâhi en yu’tâ ehadun misle mâ ûtîtum ev yuhâccûkum inde rabbikum, kul innel fadla bi yedillâh(yedillâhi), yu’tîhi men yeşâ’(yeşâu), vallâhu vâsiun alîm(alîmun).
Ve (Ehli Kitap): “Sizin dîninize tâbî olandan başkasına inanmayın.” (dediler). (Habibim onlara) De ki: “Muhakkak ki hidayet Allah’a ulaşmaktır. (İnsanın ruhunun ölmeden önce Allah’a ulaşmasıdır.) Size verilenin bir benzerinin, bir başkasına verilmesidir.” Yoksa onlar, Rabbiniz’in huzurunda, sizinle çekişiyorlar mı? (Onlara) De ki: “Muhakkak ki fazl Allah’ın elindedir. Onu dilediğine verir.” Ve Allah, Vâsi’dir (ilmi geniştir, herşeyi kapsar), Alîm’dir (en iyi bilendir).
Allah’a ulaşmayı dilemek ve hidayete ermek üzerimize farz kılınmıştır;
30/RUM-31: Munîbîne ileyhi vettekûhu ve ekîmûs salâte ve lâ tekûnû minel muşrikîn(muşrikîne).
O’na (Allah’a) yönelin (Allah’a ulaşmayı dileyin) ve takva sahibi olun. Ve namazı ikame edin (namaz kılın). Ve (böylece) müşriklerden olmayın.

39/ZUMER-54: Ve enîbû ilâ rabbikum ve eslimû lehu min kabli en ye’tiyekumul azâbu summe lâ tunsarûn(tunsarûne).
Ve Rabbinize (Allah’a) yönelin (ruhunuzu Allah’a ulaştırmayı dileyin)! Ve size azap gelmeden önce O’na (Allah’a) teslim olun (ruhunuzu, vechinizi, nefsinizi, iradenizi Allah’a teslim edin). Sonra yardım olunmazsınız.

89/FECR-28: İrciî ilâ rabbiki râdıyeten mardıyyeh(mardıyyeten).
Allah’tan razı ol ve Allah’ın rızasını kazan. (Ey ruh!) Allah’a (Rabbine) geri dönerek ulaş.

13/RAD-21: Vellezîne yasılûne mâ emerallâhu bihî en yûsale ve yahşevne rabbehum ve yehâfûne sûel hisâb(hisâbi).
Ve onlar Allah’ın (ölümden evvel), Allah’a ulaştırılmasını emrettiği şeyi (ruhlarını), O’na (Allah’a) ulaştırırlar. Ve Rab’lerine karşı huşû duyarlar ve kötü hesaptan (cehenneme girmekten) korkarlar.

Mutu en kable temutu “Ölmeden önce ölünüz” (Acluni keşfü’l hafa c2. shf:291 (2669)

Peygamber Efendimiz S.A.V. ilk Cuma Hutbesinde şöyle buyuruyor:
“Size ölüm gelmeden Rabbinize ulaşın ve teslim olun”

Abdülkadir Geylani Hz. Sırrül Esrar;
“İnsanı da Allahu Teala Kendini bilsin diye yarattı.. Zatı’na vasıl ola diye halk etti.”

Allah’a ulaşmayı dileyen kişinin ruhunu Allah’a ulaştıracak olan Devrin İmamıdır;

32/SECDE-24: Ve cealnâ minhum eimmeten yehdûne bi emrinâ lemmâ saberû ve kânû bi âyâtinâ yûkınûn(yûkınûne).
Ve onlardan, emrimizle hidayete erdiren imamlar kıldık ve sabır sahibi oldukları ve âyetlerimize (Hakk’ul yakîn seviyesinde) yakîn hasıl etmiş oldukları için.

Allah’ın tayin ettiği Vekaleten görevli Devrin İmam’ı, Allah’ın emriyle insanları Allah’a ulaştıran (hidayete erdiren) imamdır.

Peygamberlerin olduğu devirlerde, Asaleten görevli Devrin İmamı Allah’ın emriyle insanları Allah’a ulaştıran (hidayete erdiren) imamdır. Peygamberlik müessesesi Peygamber Efendimiz (S.A.V) ile son bulmuştur. O’ndan sonra bir daha Asaleten görevli Devrin İmamı peygamber gelmeyecektir.

Hidayete ermek te üzerimize farz kılındığı cihetle; Rabbimiz veli resullerin içinden tayin ettiği hidayete erdirmekle Vekaleten görevli Devrin İmam’ının varlığını kıyamete kadar sürdürecektir.

Allah razı olsun.