7-ALLAH’A ULAŞILIR MI

DÜNYA HAYATINI YAŞARKEN ALLAH’A ULAŞILIR

23/MU’MİNUN-60: Vellezîne yu’tûne mâ âtev ve kulûbuhum veciletun ennehum ilâ rabbihim râciûn(râciûne).
Ve onlar vereceklerini verirler. Onlar, Rab’lerine geri dönenler (ulaşanlar) olduğundan onların kalpleri titrer.

84/İNŞİKAK-6: Yâ eyyuhel insânu inneke kâdihun ilâ rabbike kedhan fe mulâkîh(mulâkîhı).
Ey insan! Muhakkak ki; sen, Rabbine varmak için (nefsinle) cehd ile cihad edersin. Ve o zaman Allah’a ulaşırsın (mülâki olursun).

30/RUM-8: E ve lem yetefekkerû fî enfusihim, mâ halakallâhus semâvâti vel arda ve mâ beynehumâ illâ bil hakkı ve ecelin musemmâ(musemmen) ve inne kesîran minen nâsi bi likâi rabbihim le kâfirûn(kâfirûne).
Nefslerinde tefekkür etmiyorlar mı ki; Allah, gökleri ve yeri ve ikisinin arasındakileri neden yarattı? Ancak hak ile belli (belirlenmiş) bir vade ile ve muhakkak ki; insanlardan çoğu, Allah’a mülâki olmayı (dünya hayatında, Allah’a ulaşmayı) inkâr ederler .

11/HUD-15: Men kâne yurîdul hayâted dunyâ ve zînetehâ nuveffi ileyhim a’mâlehum fîhâ ve hum fîhâ lâ yubhasûn(yubhasûne).
Kim dünya hayatını ve onun ziynetini (süsünü) istedi ise ( Allah’a ulaşmak istemediyse, Allah’ı tercih etmediyse) onların amellerinin karşılığını orada, onlara öderiz (veririz). Ve onlara, orada (karşılıkları) eksiltilmez.

11/HUD-16: Ulâikellezîne leyse lehum fil âhıreti illen nâr(nâru) ve habita mâ sanaû fîhâ ve bâtılun mâ kânû ya’melûn(ya’melûne).
İşte onlar, onlar için ahirette ateşten başka bir şey yoktur. Ve orada (dünyada) yaptıkları şeyler, heba oldu (boşa gitti). Ve yapmış oldukları şeyler bâtıldır (geçersizdir).

10/YUNUS-11: Ve lev yuaccilullâhu lin nâsiş şerresti’câlehum bil hayri le kudiye ileyhim eceluhum, fe nezerullezîne lâ yercûne likâenâ fî tugyânihim ya’mehûn(ya’mehûne).
Ve eğer Allah onların hayrı acele istemeleri gibi insanlara şerr için acele etseydi, elbette onların ecelleri yerine getirilirdi (kaza edilirdi). Fakat (hayatta iken) Bize ulaşmayı dilemeyen kimseleri, isyanları içinde şaşkın bırakırız.

46/AHKÂF-29: Ve iz sarefnâ ileyke neferen minel cinni yestemiûnel kur’ân(kur’âne), fe lemmâ hadarûhu kâlû ensıtû, fe lemmâ kudıye vellev ilâ kavmihim munzirîn(munzirîne).
Hani cinlerden birkaçını, Kur’ân dinlemek üzere sana yöneltmiştik. Böylece onun huzuruna geldikleri zaman, dediler ki: “Kulak verin.” sonra bitirilince kendi kavimlerine uyarıcılar olarak döndüler.

46/AHKÂF-30: Kâlû yâ kavmenâ innâ semî’nâ kitâben unzile min ba’di mûsâ musaddikan li mâ beyne yedeyhi yehdî ilel hakkı ve ilâ tarîkın mustekîm(mustekîmin).
(Onlar şöyle) dediler: “Ey kavmimiz! Muhakkak ki; biz, Musa (A.S)’dan sonra indirilen, onların elindekini tasdik eden, Hakk’a( Allah’a) ulaştıran ve Tarîki Mustakîm’e hidayet eden bir kitap dinledik.”

7/A’RAF-159: Ve min kavmi mûsâ ummetun yehdûne bil hakkı ve bihî ya’dilûn (ya’dilûne).
Ve Musa (A.S)’ın kavminden bir ümmet vardır. Hakk’a (Allah’a) hidayet ederler (Allah’a ulaştırırlar). Ve onunla (hak ile) adaletle hükmederler

7/A’RAF-181: Ve mimmen halâknâ ummetun yehdûne bil hakkı ve bihî ya’dilûn (ya’dilûne).
Ve yarattıklarımızdan bir ümmet vardır ki Hakk’a (Allah’a hidayet ederler) ulaştırırlar ve onunla adaleti (sağlarlar).

10/YUNUS-35: Kul hel min şurekâikum men yehdî ilel hakk, kulillâhu yehdî lil hakk (hakkı), e fe men yehdî ilel hakkı ehakku en yuttebea em men lâ yehiddî illâ en yuhdâ, fe mâ lekum, keyfe tahkumûn (tahkumûne).
De ki: “Sizin ortaklarınızdan Hakk’a hidayet edecek (Allah’a ulaştıracak) kimse var mı?” De ki: “Allah, Hakk’a hidayet eder (ulaştırır). Öyleyse Hakk’a hidayet eden (ulaştıran) mı tâbî olunmaya daha lâyıktır (daha çok hak sahibidir) yoksa hidayete erdirilmedikçe, kendisi hidayete eremeyen kimse mi?” Artık size ne oluyor, nasıl hüküm veriyorsunuz?

40/MU’MİN-38: Ve kâlellezî âmene yâ kavmit tebiûni ehdikum sebîler reşâd(reşâdi).
O emin olan kişi (mürşid) dedi ki: “Ey kavmim! Bana tâbî olun ki, sizi irşad yoluna ulaştırayım.”

2/BAKARA-272:Leyse aleyke hudâhum ve lâkinnallâhe yehdî men yeşâu ve mâ tunfikû min hayrin fe li enfusikum ve mâ tunfikûne illebtigâe vechillâh(vechillâhi), ve mâ tunfikû min hayrin yuveffe ileykum ve entum lâ tuzlemûn(tuzlemûne).
Onların hidayete ermesi senin üzerine (vazife, borç) değildir. Lâkin Allah, dilediği kimseyi hidayete erdirir. Hayırdan her ne infâk ederseniz sizin kendi nefsiniz içindir. Siz, (ey mü’minler) başka bir şey için değil ancak Allah’ın vechini (Zat’ını) dileyerek (Allah’ın Zat’ına ulaşmayı dileyerek) verirsiniz) (infâk edersiniz)! Ve böylece hayra dair her ne infâk ederseniz bu size tastamam verilir ve size zulmedilmez (haksızlık yapılmaz).

79/NAZİAT-19: Ve ehdiyeke ilâ rabbike fe tahşâ.
(Musa (A.S) firavuna dedi ki) : “İster misin seni, (nefsini tezkiye edip) Rabbine ulaştırayım (hidayete erdireyim) ve böylece huşû sahibi olasın?

18/KEHF-55: Ve mâ menean nâse en yu’minû iz câehumul hudâ ve yestagfirû rabbehum illâ en te’tiyehum sunnetul evvelîne ev ye’tiyehumul azâbu kubulâ(kubulen).
Ve insanları, onlara hidayet geldiği (hidayete davet edildikleri) zaman Rab’lerinin mağfiretini dilemekten ve mü’min olmaktan men eden (alıkoyan) şey, sadece evvelkilerin sünnetinin, onların başına gelmemesi veya azapla karşı karşıya kalmamalarıdır.

2/BAKARA-46: Ellezîne yezunnûne ennehum mulâkû rabbihim ve ennehum ileyhi râciûn(râciûne).
O (huşû sahipleri) ki; onlar, Rab’lerine muhakkak mülâki olacaklarına (hayatta iken ruhlarını Allah’a ulaştıracaklarına) ve (sonunda ölümle) mutlaka O’na döneceklerine kesin olarak inanırlar.

10/YUNUS-7: İnnellezîne lâ yercûne likâenâ ve radû bil hayâtid dunyâ vatme’ennû bihâ vellezîne hum an âyâtinâ gâfilûn(gâfilûne).
Muhakkak ki; onlar, Bize ulaşmayı (hayatta iken ruhlarını Allah’a ulaştırmayı) dilemezler. Dünya hayatından razı olmuşlardır ve onunla doyuma ulaşmışlardır ve onlar âyetlerimizden gâfil olanlardır.

10/YUNUS-45: Ve yevme yahşuruhum keen lem yelbesû illâ sâaten minen nehâri yete ârefûne beynehum, kad hasirellezîne kezzebû bi likâillâhi ve mâ kânû muhtedîn(muhtedîne).
Ve o gün (Allahû Tealâ), gündüzden bir saatten başka kalmamışlar (bir saat kalmışlar) gibi onları toplayacak (haşredecek). Birbirlerini tanıyacaklar (aralarında tanışacaklar). Allah’a mülâki olmayı (Allah’a ölmeden önce ulaşmayı) yalanlayanlar, hüsrana düştüler (nefslerini hüsrana düşürdüler). Ve hidayete eren kimse(ler) olmadılar (ruhlarını ölmeden evvel Allah’a ulaştıramadılar).

2/BAKARA-223: Nisâukum harsun lekum, fe’tû harsekum ennâ şi’tum ve kaddimû li enfusikum vettekûllâhe va’lemû ennekum mulâkûh(mulâkûhu), ve beşşiril mu’minîn(mu’minîne).
Kadınlarınız sizin için bir tarladır. O halde tarlanıza gerçekten dilediğiniz (şekilde) yaklaşın. Kendi nefsleriniz için (ileriye dönük) hazırlık yapın. Ve Allah’a karşı takva sahibi olun ve mutlaka O’na mülâki olacağınızı (ulaşacağınızı) da bilin. Mü’minleri müjdele.